Yapay Zeka Çağında Uygulama Güvenliği (AppSec)
26 / Eylül / 25
Son yirmi yılda uygulama geliştirme metodolojileri waterfall’dan agile’a, oradan da DevOps’a evrildi. DevOps dönemi, uygulamaların daha hızlı ve sık güncellenmesini sağladı. Ancak bu hız bile yapay zekânın getirdiği dönüşümle kıyaslandığında oldukça yavaş kalıyor. “Vibe coding” gibi AI destekli yaklaşımlar, geliştirme süreçlerini otomatikleştirerek ve iş akışlarını sadeleştirerek yazılım geliştirmeyi adeta turbo hıza çıkardı.
Bu hızlı, yapay zekâ destekli geliştirme süreci; bir yandan da kurumsal uygulamaların artan karmaşıklığı ile aynı anda yaşanıyor. Tek parça mimariler, kolayca ölçeklenebilen dağınık mikroservis yapısına dönüştü. Bu da yazılım şişkinliğini beraberinde getirdi. Tüm bu faktörler, güvenlik açıklarının ve hataların üretim ortamına sızma ihtimalini artırıyor. Bu da özellikle regülasyonlarla sıkı şekilde denetlenen sektörlerde ciddi sorunlara yol açabiliyor.
Uygulama Güvenliği Risk Skoru Nedir?
Uygulama geliştirme sürecinde değişmeyen bir gerçek var: geliştirme ekipleri ile güvenlik ekipleri arasındaki çekişme. Bir yanda yazılımı hızlıca canlıya almak isteyen geliştiriciler, diğer yanda güvenlik katmanlarının CI/CD süreçlerine odaklanan operasyonlar. Bu dengeyi korumak için organizasyonların kendi iş risklerini doğru anlaması gerekiyor.
Bu risk; regülasyonlara tabiiyet, işlenen verinin türü ve hassasiyeti, uygulamanın mimarisi ve kullanıcı profili (iç ya da dış kullanıcı), kullanılan altyapı (bulut ya da şirket içi) gibi faktörlere göre değişir. Doğru risk değerlendirmesi, hangi güvenlik açıklarının öncelikle kapatılması gerektiğini, hangilerinin bekleyebileceğini belirlemeyi sağlar.
Risk skoru, güvenlik açıklarını ve zafiyetleri işletmeye olası etkilerine göre önceliklendiren yapılandırılmış bir yöntemdir. Böylece tüm bulgular eşit önemdeymiş gibi davranmak yerine, ekipler enerjilerini en kritik noktalara odaklayabilir.
Birçok organizasyon CVSS gibi teknik şiddet puanlama sistemlerini bilir. Ancak CVSS yalnızca teknik ciddiyeti ölçer; işletmeye özel risk bağlamını yansıtamaz.
Risk Skorunun Belirlenmesi
Risk skoru, bir uygulamanın genel güvenlik duruşunu ölçen standart bir metriktir. Genellikle 0–100 arası bir puanla gösterilir ve uygulama özet ekranında öne çıkar. Bu skor; SAST ve SCA gibi güvenlik test araçlarının sonuçlarından, lisans uyumluluk sorunlarından ve operasyonel sağlık göstergelerinden türetilir.
Hesaplama, öncelikle alan bazlı (domain-level) puanlamayla başlar. Burada, bulunan sorunların hem şiddeti hem de hacmi dikkate alınır. Organizasyonun önceliklerine göre ağırlıklandırılan bu puanlar, daha sonra tek bir risk skoruna dönüştürülür. Ayrıca, uygulamanın tier seviyesi, yaşam döngüsü aşaması veya dağıtım modeli gibi ek faktörler de puanı %10’a kadar etkileyebilir. Bu esneklik sayesinde organizasyonlar risk skorunu kendi güvenlik politikalarıyla uyumlu hâle getirebilir.
Risk Skorunun Boyutları
● Teknik şiddet:
-CVSS tabanlı puan
-Hata türü (ör. SQL injection vs. bilgi ifşası)
● İstismar edilebilirlik:
-Bilinen exploit veya PoC (proof-of-concept) kodun varlığı
-İstismar kolaylığı (düşük beceriyle mümkün mü, uzman saldırgan mı gerekli?)
● İş etkisi:
-Uygulamanın kritik operasyonlardaki rolü
-İşlenen verinin hassasiyeti (Kişisel veri, finansal kayıt, fikri mülkiyet vb.)
-Olası regülasyon yaptırımları
● Çevresel bağlam:
-Uygulamanın internet’e açık olup olmaması
-Kullanım sıklığı (yoğun kullanılan iş akışlarının parçası mı?)
-Telafi edici kontrollerin varlığı (WAF, ağ kısıtlamaları, izleme vb.)
Bu boyutlar birleştirildiğinde, yalnızca teknik ciddiyete dayalı puanlamalardan çok daha gerçekçi bir risk profili ortaya çıkar.
Neden Önemlidir?
Risk skoru sadece bir sayı değil, karar alma aracıdır. Geniş güvenlik verilerini tek bir metrikte özetleyerek ekiplerin:
● Uygulama portföylerini kıyaslamasına, en yüksek riskli uygulamaları belirlemesine,
● Hangi açıkların öncelikle kapatılacağına odaklanmasına,
● Teknik olmayan paydaşlarla basit ve standart bir dilde iletişim kurmasına yardımcı olur.
En önemlisi, organizasyonlar bu skorun ağırlıklarını ve parametrelerini özelleştirebilir. Böylece risk skoru tek tip değil, işletmeye özgü risk iştahını yansıtan esnek bir model hâline gelir.
Özet
Yapay zekâ çağında risk görünürlüğü ve önceliklendirme hiç olmadığı kadar kritik. Risk skoru, farklı güvenlik bulgularını anlamlı ve eyleme dönüştürülebilir bir ölçüte çevirir. Ayrıca, kurumların kendi önceliklerine göre özelleştirilebildiği için hem kritik uygulamaların korunmasını hem de güvenlik kaynaklarının en verimli şekilde kullanılmasını sağlar.
